İHD Hatay Şube Eş Başkanı Mürsel Tonguç Salmanoğlu eş zamanlı düzenlenen basın açıklamasında şu ifadeleri kulandı.
İHD Genel Merkezi’nin kararıyla Türkiye’deki tüm şubelerimizde eş zamanlı olarak, 9 Eylül 2022 tarihinden itibaren her ayın ilk cuma ya da cumartesi günü, Barış Nöbeti gerçekleştirmekteyiz. İHD Hatay şube olarak Bu ay, "Diktatörlüğe, Savaşa ve Halkların Soykırımına Hayır" şiariyla Barış nöbetimizi tutuyoruz.
12 Eylül darbesinin üzerinden tam 43 yıl geçti. '82 tarihli darbe anayasası halen yürürlükte ve darbe anayasası ile hayatımıza sokulan darbe kurumları halen iş başında. 12 Eylül darbesine karşı olmakla övünen AK Parti hükümeti, uzun iktidar dönemi boyunca; sadece kısmi anayasa değişikliklerine imza attı ve darbelerle hesaplaşmayı göstermelik bir 12 Eylül yargılaması ile sınırlandırdı. Bununla da kalmadı, “15 Temmuz darbe girişimi” sonrasında ilan ettiği ve iki yıl süren OHAL, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği ve 31 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren ve OHAL yetkilerinin devamını sağlayan 7145 sayılı torba kanun ile 12 Eylül’ü daha da pekiştirdi.
2020 yılında çıkarılan yeni Bekçiler Kanunu, Çoklu Baro Yasası, Sosyal Medyaya Sansür Yasası, Ceza İnfazında eşitsizliği derinleştiren yasal düzenlemeler ile 20 Mart 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve hükümetin OHAL yetkilerini 3 yıl süreyle yeniden uzatan yasanın 18 Temmuz 2021 tarihinde kabulü ile rejim, OHAL koşullarının ötesine geçtiğini ve otoriterleşme yönündeki ısrarını göstermiş oldu.
Türkiye’de, 2007 yılında Irak tezkeresi ile başlayan sınır ötesi askeri operasyon tezkereleri her yıl tekrarlanmış, 2014 yılından beri Suriye de kapsama dahil edilerek, Suriye ve Irak için ortak tezkere çıkarılmaya başlanmıştır. Bu tezkerelerin Anayasanın 91. Maddesi’ne uyumlu olmadığı, BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan başka ülkelerin topraklarına fiili saldırıda bulunmanın ve asker bulundurmanın ciddi hukuki sonuçları olacağına dair görüşlerimizi daha önce kamuoyu ile paylaşmıştık. Bunların dışında Türkiye’deki siyasal iktidar, 24 Temmuz 2015’ten beri Kürt sorununda çatışma yöntemi ile sorunu çözeceğini iddia etmekte ve her yıl birbirini tekrar eden askeri operasyonlar yaparak hem bu sorunu daha da büyütmekte (Suriye ve Irak’ta denetimli bölgeler) hem de kendi siyasal iktidarını uzatmak için otoriter yöntemler (Anayasa değişikliği ile otoriter başkanlık modeli) uygulamaktadır. Kürt sorunundaki çözümsüzlük Türkiye’yi hızla otoriterleştirmiş, anti demokratik bir ülke haline getirmiştir.