MENÜ

10 Kasım 2022 Tarihinde Anıtkabir’deki Resmî Devlet Töreni’nde Bir Grubun, Yaptıkları Yakışıksız Ve Yasalarımıza Aykırı Tezahürat Sebebiyle Suç Duyurusu

Yayınlanma Tarihi : 13.11.2022 09:54 Bu haber 1264 defa okundu

Atatürkçü Düşünce Derneği olarak; bağımsızlık ve özgürlüğümüzü kazandığımız Kurtuluş Savaşı’nın Başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türk Ulusu’nun değişmez önderi Büyük Atatürk’ü milletçe minnet, şükran ve özlemle andığımız 10 Kasım 2022 tarihinde Anıtkabir’deki resmî Devlet Töreni’nde orada bulunması yasa ve yönetmeliklere göre olanaksız olan bir grubun, yaptıkları yakışıksız ve yasalarımıza aykırı tezahürat ile hem Atatürk’ün, hem de aziz şehit ve gazilerimizin hatıralarına saygısızlık etmeleri yanında milyonlarca yurttaşımızı da derinden yaraladıkları gerekçesiyle sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduk.

Paylaş Paylaş Paylaş
10 Kasım 2022 Tarihinde Anıtkabir’deki Resmî Devlet Töreni’nde Bir Grubun, Yaptıkları Yakışıksız Ve Yasalarımıza Aykırı Tezahürat  Sebebiyle Suç Duyurusu

 Bağımsız Yargımızın gereğini yapacağı inancıyla kamuoyuna saygı ile duyururuz. 

ANKARA NÖBETÇİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

MÜŞTEKİ : Atatürkçü Düşünce Derneği

VEKİLİ : Av. Dorukcan DAVUTOĞLU

ŞÜPHELİ : Genel Kurmay Başkanlığı Anıtkabir Komutanlığı İlgili Personeli

SUÇ : 5237 Saylı TCK. m. 257

AÇIKLAMALAR :

Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere, 10 Kasım 2022 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu

Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün vefatının 84. Yılı dolayısıyla Anıtkabir'de düzenlenen

resmi törende avluda toplanan bir kaç kişi tarafından " Reis " ve " Her yer Tayyip, her yer Erdoğan "

tezahüratı yapılmıştır.

Burada, önemle belirtmekte fayda vardır ki, işbu sloganların içeriği önemsiz olup, tezahüratın yapıldığı

yer ve zamanın önemi bulunmaktadır. Keza, Kurucu Lider'in naaşının bulunduğu Anıtkabir'in herhangi

bir yer olmadığı, " 10 Kasım " tarihinin de herhangi bir tarih olmadığı herkesin malumudur.

Bu vesileyle, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün vefatı vesilesiyle

anma töreninde toplanmış binlerce kişinin duyguları istismar edilmiş, bazı kimselerce Anıtkabir tören

alanı adeta bir stadyum gibi düşünülerek tezahüratlar yapılmış, 10 Kasım tarihinin tüm Türk Milleti

gözündeki önemi hiçe sayılmış ve en önemlisi, Anıtkabir Komutanlığı'nın ilgili personeli tarafından anılan

hadsizlik göz ardı edilerek hareketsiz kalınmıştır.

1. Bu noktada, Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Yönetmeliğin

" Törenler " başlığını düzenleyen 35. Maddesinde aynen;

" Anıtkabir'de, ancak Atatürk'e saygı için çelenk konabilir, tören düzenlenebilir. Başka amaçlarla; tören,

yürüyüş ve gösteri düzenlenemez, çelenk konamaz. Anıtkabir'in manevi varlığına yakışmayan her türlü

tavır, hareket,söz, yazı ve davranışlara izin verilmez. " hükmünün yer aldığını belirtmekte fayda vardır.

İşbu Yönetmelik maddesinden hareketle, 10 Kasım 2022 tarihinde Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün

vefatının yasını tutan milyonlarca kişinin gözü önünde, bir milleti sefaletten kurtarıp özgürlüğüne

kavuşturan Önder'in anma töreni esnasında adeta bir futbol takımı marşı söylercesine tezahürat

yapılmasının " ATATÜRK " saygıyla ve " ANITKABİR'in " manevi varlığıyla uzaktan yakından hiçbir ilgisinin

olmadığını belirtmek gerekmektedir.

Bununla birlikte, Anıtkabir'de yapılan anma törenleri, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ü anmak için

yapıldığı kadar, O'nunla birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında fedakarca mücadele vermiş, bir

milleti özgürlüğe ve bağımsızlığa kavuşturmak için kanlarını ve canlarını ortaya koymaktan asla

kaçınmamış, varlığıyla bu vatana hizmet etmiş Milli Mücadele'nin tüm şehit ve gazilerinin de anıldığı bir

tören olduğu ve milyonların bu minneti göstermek bilinciyle saygı duruşunda bulunulduğu

unutulmamalıdır.

2. Yukarıda anlatılan fiili gerçekleştirenlerin hadsiz tavırları bir kenara

dursun, Anıtkabir tören alanıyla ilgili her türlü önlemi alması gerekenin Anıtkabir Komutanlığı ilgili

personeli olduğu göz önüne alındığında, ilgili personelin ihmal suretiyle görevi kötüye kullanarak kişileri

mağduriyetine yol açtığı aşikardır.

Türk Ceza Kanunu'nun " Görevi Kötüye Kullanma " başlıklı 257. maddesinde;

" Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek

suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat

sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya

gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir

menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. " düzenlemesine

yer verilmiştir.

Anılan madde hükmü çerçevesinde üzerinde durulması gereken unsur " kişilerin mağduriyeti "

noktasında toplanmaktadır. Burada, kanunda bahsedilen " kişiler " tanımlamasından kastın hem gerçek

hem de tüzel kişileri kapsadığı ortadayken, " mağduriyet " unsurundan anlaşılması gereken ise sadece

ekonomik mağduriyet olmayıp, kişilerin sosyal, siyasi veya medeni her türlü şahsi hakkının ihlal edilmesi

olduğu ortadadır.

3. Bunun yanında, Anıtkabir'de düzenlenen resmi anma törenleri

esnasında yurttaşlar tören alanına alınmamaktadır. Bu kapsamda, tezahüratta bulunan kişilerin kasıtlı ve

organize şekilde tören alanına girdiği, bu kişilerin ilgili yönetmelik uyarınca resmi tören sırasında alanda

bulunmalarına müsaade edilmeyeceği göz önüne alındığında, girişe yardımcı olan şahısların

bulunabileceği ihtimali bulunmakta olup, bu çerçevede soruşturmanın genişletilerek tezahürat yapan

kişileri tören alanına getiren ve yurttaşlar içeri alınmazken orada bulunmalarını sağlayan şahıslar

hakkında da gerekli işlemlerin yapılmasını talep ederiz.

4. Müvekkil Atatürkçü Düşünce Derneği adına suç duyurusunda bulunma

zorunluluğu, derneğin tüzüğünde yer alan kuruluş nedeninin verdiği sorumluluktan doğmaktadır.

Derneği Kuruluş Nedeni;

" Atatürk'ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi

olumsuz güçler, O'nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919'un

üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı

saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile, o

devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.

Oysa Atatürk;

Sadece "bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin

işgalinden kurtaran bir büyük asker "değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve

ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz

bağları koparan;

Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran;

Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan "nakil"e

dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle

kalmanın yollarını gösteren , "akıl"a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum

yaşamında egemen kılan;

Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;

Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve

eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran;

İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve

sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni

ve amacı sayan;

Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde

işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından

yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;

Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul

ettiren;

Misak-ı Millî sınırları içinde "Türk'üm" diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı

reddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri

yapan;

Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür

kuşaklar’ın yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan;

Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini

kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan;

Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;

"Yurtta barış, Dünyada barış" ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı,

saldırı savaşını mahkûm eden;

Dış politikada "Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma" ölçütünü ve

"karşılıklılık kuralını" vazgeçilmez ilke yapan;

Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi

düşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet Kurucusudur.

Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık

tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, " Atatürkçü Düşünce Derneği " ni kurarak,

O'nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma

zorunluluğunu duymuşlardır. " denmek suretiyle işbu dosyada taraf olarak yer alınmasının nedeni

açılanmıştır.

TALEP VE SONUÇ : Yukarıda açıklanan ve re'sen göz önüne alınacak sebeplere binaen; Sayın

Savcılık tarafından şüpheliler hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak, kovuşturma aşamasına

geçilmesi için kamu davası açılmasını talep ederiz. Saygılarımla.

Müşteki Vekili

Av. Dorukcan DAVUTOĞLU

Paylaş Paylaş Paylaş
Etiket :
YORUMLARI GÖR
ÜYE YORUMLARI
Yorum yapabilmek için

Giriş Yap ya da Kayıt Ol