Atatürkçü Düşünce Derneği olarak; bağımsızlık ve özgürlüğümüzü kazandığımız Kurtuluş Savaşı’nın Başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türk Ulusu’nun değişmez önderi Büyük Atatürk’ü milletçe minnet, şükran ve özlemle andığımız 10 Kasım 2022 tarihinde Anıtkabir’deki resmî Devlet Töreni’nde orada bulunması yasa ve yönetmeliklere göre olanaksız olan bir grubun, yaptıkları yakışıksız ve yasalarımıza aykırı tezahürat ile hem Atatürk’ün, hem de aziz şehit ve gazilerimizin hatıralarına saygısızlık etmeleri yanında milyonlarca yurttaşımızı da derinden yaraladıkları gerekçesiyle sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduk.
Bağımsız Yargımızın gereğini yapacağı inancıyla kamuoyuna saygı ile duyururuz.
ANKARA NÖBETÇİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA
MÜŞTEKİ : Atatürkçü Düşünce Derneği
VEKİLİ : Av. Dorukcan DAVUTOĞLU
ŞÜPHELİ : Genel Kurmay Başkanlığı Anıtkabir Komutanlığı İlgili Personeli
SUÇ : 5237 Saylı TCK. m. 257
AÇIKLAMALAR :
Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere, 10 Kasım 2022 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün vefatının 84. Yılı dolayısıyla Anıtkabir'de düzenlenen
resmi törende avluda toplanan bir kaç kişi tarafından " Reis " ve " Her yer Tayyip, her yer Erdoğan "
tezahüratı yapılmıştır.
Burada, önemle belirtmekte fayda vardır ki, işbu sloganların içeriği önemsiz olup, tezahüratın yapıldığı
yer ve zamanın önemi bulunmaktadır. Keza, Kurucu Lider'in naaşının bulunduğu Anıtkabir'in herhangi
bir yer olmadığı, " 10 Kasım " tarihinin de herhangi bir tarih olmadığı herkesin malumudur.
Bu vesileyle, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün vefatı vesilesiyle
anma töreninde toplanmış binlerce kişinin duyguları istismar edilmiş, bazı kimselerce Anıtkabir tören
alanı adeta bir stadyum gibi düşünülerek tezahüratlar yapılmış, 10 Kasım tarihinin tüm Türk Milleti
gözündeki önemi hiçe sayılmış ve en önemlisi, Anıtkabir Komutanlığı'nın ilgili personeli tarafından anılan
hadsizlik göz ardı edilerek hareketsiz kalınmıştır.
1. Bu noktada, Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Yönetmeliğin
" Törenler " başlığını düzenleyen 35. Maddesinde aynen;
" Anıtkabir'de, ancak Atatürk'e saygı için çelenk konabilir, tören düzenlenebilir. Başka amaçlarla; tören,
yürüyüş ve gösteri düzenlenemez, çelenk konamaz. Anıtkabir'in manevi varlığına yakışmayan her türlü
tavır, hareket,söz, yazı ve davranışlara izin verilmez. " hükmünün yer aldığını belirtmekte fayda vardır.
İşbu Yönetmelik maddesinden hareketle, 10 Kasım 2022 tarihinde Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün
vefatının yasını tutan milyonlarca kişinin gözü önünde, bir milleti sefaletten kurtarıp özgürlüğüne
kavuşturan Önder'in anma töreni esnasında adeta bir futbol takımı marşı söylercesine tezahürat
yapılmasının " ATATÜRK " saygıyla ve " ANITKABİR'in " manevi varlığıyla uzaktan yakından hiçbir ilgisinin
olmadığını belirtmek gerekmektedir.
Bununla birlikte, Anıtkabir'de yapılan anma törenleri, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ü anmak için
yapıldığı kadar, O'nunla birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında fedakarca mücadele vermiş, bir
milleti özgürlüğe ve bağımsızlığa kavuşturmak için kanlarını ve canlarını ortaya koymaktan asla
kaçınmamış, varlığıyla bu vatana hizmet etmiş Milli Mücadele'nin tüm şehit ve gazilerinin de anıldığı bir
tören olduğu ve milyonların bu minneti göstermek bilinciyle saygı duruşunda bulunulduğu
unutulmamalıdır.
2. Yukarıda anlatılan fiili gerçekleştirenlerin hadsiz tavırları bir kenara
dursun, Anıtkabir tören alanıyla ilgili her türlü önlemi alması gerekenin Anıtkabir Komutanlığı ilgili
personeli olduğu göz önüne alındığında, ilgili personelin ihmal suretiyle görevi kötüye kullanarak kişileri
mağduriyetine yol açtığı aşikardır.
Türk Ceza Kanunu'nun " Görevi Kötüye Kullanma " başlıklı 257. maddesinde;
" Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek
suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat
sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya
gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir
menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. " düzenlemesine
yer verilmiştir.
Anılan madde hükmü çerçevesinde üzerinde durulması gereken unsur " kişilerin mağduriyeti "
noktasında toplanmaktadır. Burada, kanunda bahsedilen " kişiler " tanımlamasından kastın hem gerçek
hem de tüzel kişileri kapsadığı ortadayken, " mağduriyet " unsurundan anlaşılması gereken ise sadece
ekonomik mağduriyet olmayıp, kişilerin sosyal, siyasi veya medeni her türlü şahsi hakkının ihlal edilmesi
olduğu ortadadır.
3. Bunun yanında, Anıtkabir'de düzenlenen resmi anma törenleri
esnasında yurttaşlar tören alanına alınmamaktadır. Bu kapsamda, tezahüratta bulunan kişilerin kasıtlı ve
organize şekilde tören alanına girdiği, bu kişilerin ilgili yönetmelik uyarınca resmi tören sırasında alanda
bulunmalarına müsaade edilmeyeceği göz önüne alındığında, girişe yardımcı olan şahısların
bulunabileceği ihtimali bulunmakta olup, bu çerçevede soruşturmanın genişletilerek tezahürat yapan
kişileri tören alanına getiren ve yurttaşlar içeri alınmazken orada bulunmalarını sağlayan şahıslar
hakkında da gerekli işlemlerin yapılmasını talep ederiz.
4. Müvekkil Atatürkçü Düşünce Derneği adına suç duyurusunda bulunma
zorunluluğu, derneğin tüzüğünde yer alan kuruluş nedeninin verdiği sorumluluktan doğmaktadır.
Derneği Kuruluş Nedeni;
" Atatürk'ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi
olumsuz güçler, O'nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919'un
üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı
saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile, o
devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.
Oysa Atatürk;
Sadece "bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin
işgalinden kurtaran bir büyük asker "değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve
ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz
bağları koparan;
Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran;
Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan "nakil"e
dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle
kalmanın yollarını gösteren , "akıl"a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum
yaşamında egemen kılan;
Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;
Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve
eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran;
İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve
sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni
ve amacı sayan;
Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde
işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından
yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;
Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul
ettiren;
Misak-ı Millî sınırları içinde "Türk'üm" diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı
reddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri
yapan;
Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür
kuşaklar’ın yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan;
Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini
kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan;
Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;
"Yurtta barış, Dünyada barış" ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı,
saldırı savaşını mahkûm eden;
Dış politikada "Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma" ölçütünü ve
"karşılıklılık kuralını" vazgeçilmez ilke yapan;
Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi
düşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet Kurucusudur.
Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık
tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, " Atatürkçü Düşünce Derneği " ni kurarak,
O'nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma
zorunluluğunu duymuşlardır. " denmek suretiyle işbu dosyada taraf olarak yer alınmasının nedeni
açılanmıştır.
TALEP VE SONUÇ : Yukarıda açıklanan ve re'sen göz önüne alınacak sebeplere binaen; Sayın
Savcılık tarafından şüpheliler hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak, kovuşturma aşamasına
geçilmesi için kamu davası açılmasını talep ederiz. Saygılarımla.
Müşteki Vekili
Av. Dorukcan DAVUTOĞLU