MENÜ

MİRABEL KARDEŞLERDEN MAHSA AMİNİ,YE KADIN MÜCADELESİ

Yayınlanma Tarihi : 24.11.2022 12:57 Bu haber 1795 defa okundu

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü sebebiyle Eğitim Sen Hatay Şube Kadın Meclisi bir basın açıklaması yaptı

Paylaş Paylaş Paylaş
MİRABEL  KARDEŞLERDEN MAHSA AMİNİ,YE KADIN MÜCADELESİ

1960 yılı 25 Kasım’ında Mirabel Kardeşler  Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde faşist diktatör Trujillo'ya karşı demokrasi ve özgürlük mücadelesi verdikleri için katledildiler. 1981 yılında Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda 25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edildi.

Mirabel Kardeşlerin mirasını devralan kadınlar olarak bugün her türden baskıcı, faşizan yönetimlere karşı direniş geleneğine sahip çıkıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından, Arjantin'den Şili'ye, Polonya’dan Afganistan’a, Rojava'ya dünyanın her yerinden yükselen kadın direnişleri İran’da katledilen Jina Amini’nin ardından diktatörlüğe, otoriter rejimlere, ataerkilliğe karşı bir başkaldırıya dönüştü. Kadınlar olarak 25 Kasım’da; şiddete, cinsiyetçiliğe, savaşa, yoksulluğa karşı; eşitlik, adalet, barış ve özgürlük için bir aradayız.

Geçtiğimiz 25 Kasım'dan bugüne erkek şiddeti hız kesmeden devam etti. Son on ay içerisinde 337 kadın katledildi, 190 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Katliam boyutuna varan kadın cinayetleri iktidarın politikalarından bağımsız değil. AKP- MHP iktidar bloku tekçi, gerici, militarist, cinsiyetçi ve homofobik temelde oluşturmayı tasarladığı yeni toplumsal düzenin inşası için kadın kazanımlarını hedefe alan düzenlemeler  yapmakta , erkek devlet şiddetini  yeniden üreten politikaları hızla hayata geçirmektedir. Bu sebeple "Kadın cinayetleri münferit değil, politiktir." diyoruz.

BİZE DAYATILAN YAŞAM;

--Kazanımlarımız iktidarların bekası için tehdit olarak görülürken her gün en az üç kadın erkek şiddetiyle katlediliyor. Erkek yargı kadın katillerini cezasızlık politikalarıyla koruyor.

--İktidar tüm kurumları aracılığıyla verili toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştirmeye çalışırken bizi "makbul kadın" kimliğiyle tanımlayıp, kariyer olarak ta anneliğe sıkıştırmaya çalışıyor.

--İstanbul Sözleşmesi'nden sonra 6284'ün hedefe konulması ile yaşam alanlarımız daraltılmak isteniyor.

--Şiddet uygulayan erkekle arabuluculuk uygulamaları, boşanmanın zorlaştırılması, nafaka hakkını gasp etme kampanyaları ile bizlere aile dışında seçeneğiniz yok mesajı verilmeye çalışılıyor.

--Aile yürüyüşleri adı altında yapılan LGBTİQ+ karşıtı gösterilerle homofobik, nefret söylemleri körükleniyor.

--Sıbyan mektepleri ve imam hatiplerlerin yaygınlaşmasıyla dindar ve kindar nesiller yetiştirilmeye çalışılıyor.

--Haklarımıza dönük saldırılar artıyor; çalışma hayatımız esnek, parçalı, güvencesiz hale getiriliyor.

--Ekonomik krizin yükünü en çok biz çekiyoruz. Kadın yoksulluğu ülke tarihinde görülmemiş seviyelere ulaşırken bizler açlık sınırında yaşam mücadelesi veriyoruz.

--Çalışma yaşamında eşitsizlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik, şiddet, taciz ve mobing artıyor.

--Güvenceli çalışmayı fiilen ortadan kaldıran OHAL ve KHK rejimi kamuda uygulanmaya devam ediyor.

--İktidar kendisi gibi düşünmeyenlere saldırıyor, gözaltı ve tutuklamalarla meşru demokratik taleplerimizi ifade etmemiz engelleniyor.

--Ataerkil kapitalizm militarist, ırkçı, savaş politikalarından besleniyor, halkların barış içinde yaşama talebimiz görmezden geliniyor.

--Emperyalist savaşlar, antidemokratik uygulamalarla yerimizden yurdumuzdan ediliyor, mültecileşiyoruz. Gittiğimiz ülkelerde ırkçı, ayrımcı politikalarla karşı karşıya kalıyoruz.

Tüm bu saldırılar karşısında bugün tüm dünyada kadınların kesintisiz süren sınırları aşan mücadelesi ataerkinin temellerini güçlü bir biçimde sarsıyor. 25 Kasımlar'dan 8 Mart’lara her türden eşitsizliğe karşı onca yıldırmaya ve otoriter rejimlerin baskılarına rağmen daha fazla kadın eşitlik ve özgürlük mücadelesi için örgütleniyor. Kadınlar baskılara boyun eğmiyor, mücadelede sınırları aşarak her yerde dayanışmayı ve umudu büyütüyor.

--Kadınları erkeğe, aileye, sermayeye, devlete daha da bağımlı hale getirmek için her türlü krizi fırsata çevirmenin hesabını yapanlara karşı örgütlenerek dur demek için,

--Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen sömürü düzenine dur demek için,

--Sermayeye, ranta, savaşa aktarılan bütçeye karşı halktan, emekten yana toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe talebimiz için,

--Her fırsattaki söylemleri ve fetvalarıyla ne giyeceğimizin, ne söyleyeceğimizin, nasıl yaşayacağımızın sınırlarını çizenlere karşı sesimizi yükseltmek için,

--İşsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe karşı, güvenceli çalışma güvenli gelecek talebimiz için,

--Tacizi, tecavüzü, istismarı, kadın katliamlarını durdurmak için,

--İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden yürürlüğe girmesi, 6284'ün etkin uygulanması için,

--Eğitimdeki dinselleştirme politikalarına karşı durmak ,cinsiyetçi eğitime karşı ses çıkarmak ve’ toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi yaşamsaldır .’ demek için 

--İşyerlerinde, çalışma yaşamında karşı karşıya kaldığımız şiddet, taciz, mobinge karşı etkin mücadele aracı olan ILO 190 sayılı Sözleşmenin imzalanması için 25 Kasım’da ses yükseltiyoruz.

 

İşyerlerimizde, evlerimizde, sokaklarda ve yaşamın her alanında birlikteliğimizden ve dayanışmamızdan aldığımız gücün kararlılığıyla ve haklı olduğumuzun bilinciyle ‘saçımızın teline, haklarımıza, özgürlüğümüze sahip çıkıyor, direnişi büyütüyoruz!

 

Paylaş Paylaş Paylaş
Etiket :
YORUMLARI GÖR
ÜYE YORUMLARI
Yorum yapabilmek için

Giriş Yap ya da Kayıt Ol